8 Ocak 2013 Salı

Bir maniniz yoksa akşam size geleceğiz...

Akşam eve dönüş yolunda müdür, lakap olarak değil, bildiğin müdür, bir planın yoksa yemeğe davetlisin dedi, peşi sırada ekledi, aslında bir planın olup olmadığı çok da umurumda değil, yemeğe davetlisin.

Eyvallah dedik, düştük peşine. Bir yandan gidiyorum bir yandan da düşünüyorum, lan terden sırıl sıklam olmuşum, eşofmanın paçalar çorapların içinde, buram buram tütüyorum omuzlardan, kılık bu, dil dışarıda... Misafirliğe gidiyoruz. Çocuk sokakta, yağmurda köpek bulmuş, acımış açtır bu diye eve götürüyor. Durum bu.


Bu düşünceler eşliğinde o filmlerden aşina olduğumuz dar sokakların, yan yana müstakil evlerin arasında devam ettikten bir süre sonra, resimdeki kadar büyükçe olmasa da; sivri çatılı, tahta çitli ben İskandinav mimarisiyim diye bağıran bir evin önüne geldik, sol kolumuzu kaldırıp garaja girdik efendi gibi. 

Kapının önünde bekliyorum ama yani düşünmeden de edemiyorum. Bu kılık ne lan? Kaşla göz arasında çorapları içeri soktuk filan ama yine de nafile. Kapı açıldı, hoş geldik. Hoş bulduk. 

Girizgahı geçelim, gelelim asıl benim bu yazıyı yazmak istememin sebebine..

Bugünkü dersimizin konusu çocuklar, İskandinav aile yapısı, yemekleri ve kültürü. Ha diyeceksiniz, lan kaç tane İskandinav tanıdın ki, ailesine kültürüne giriyorsun? 
Bir heves başladık işte, bozmayın diyorum. 

Ev tam bir IKEA kataloğu tabi ki. Cidden bu dekorasyon işini iyi biliyorlar. Bunca bolluğun içerisinde benim evimde dantel işlemeli yeşil perde olması benim ayıbım, konunun İsveçlilerle bir ilgilisi yok. O mesele Bosnalılarla aramızdaki mevzu, karışmayın. Özellikle çocukların, ki kendilerine birazdan değineceğim, odalarına on numara beş yıldız verdim. Yemekte sormadım, yarın aklıma gelirse soracağım, kendileri mi yapmışlar yoksa profesyonel destek var mı ama cidden ortaya oturup oyuncaklarla oynayasım geldi, ki oynadım da! 

Bayan Svensson, akşam yemeği için yumurtalı soslu balık eti, haşlanmış patates ve salata uygun görmüş menü için. Baya da güzel yapmıştı şimdi ablam, hakkını veriyorum. Menü çok şaşırtmadı çünkü İsveç'te herhangi bir şey, patates ve salata standart donanım. Yanında da her zaman gelen tanıtım sloganı; this is pretty Swedish. Pretty ve Swedish taktir edersiniz ki başka konularda da bir araya geliyor ama mevzuyu dağıtmayalım. Aile saadetini bozmayalım. 

Ailemiz bir baba, bir anne ve iki tane küçük çocuktan oluşan, yine o yaş grubu için standart donanım olan bir yapıya sahip. Çocuklardan erkek olan, Jack, ki kendisi bundan sonra en kral arkadaşımdır, 4 yaşında, eskiden bizde arpası fazla gelmiş ile açıklanan, bugünlerin moda sıfatı ile hiperaktif, diyebileceğimiz bir cengaver. Annesi, babası ve kız kardeşi gibi sarışın, mavi gözlü. İsveç bayrağı renklerini nereden almış? Sorusunu gereksiz kılan cinsten bir çocuk. Kapıdan girmemle başlayan dostluğumuz, kapıdan çıkarken koşarak gelip kucağıma atlamasıyla az zamanda çok büyük ilerleme kaydetti diyebiliriz. 

Ellie, absinin aksine, girerken takındığı, sıfatımı hatırlayın, ney lan bu? bakışını, çıkana kadar yaptığım türlü şaklabanlığa rağmen değiştirmedi. Arada Benny'nin, bütün İsveçli kızlarla aran böyle olacaksa kötü, şakalarına gül yüzünün hatırına katlandık artık. Takribi iki saat boyunca gözlerini üzerimden hiç ayırmadı, ve yüzündeki ney la bu ifadesi hiç eksilmedi hanımefendinin. 

Baba ve anne Svenssonlar, 40 larının başında, genç ve eğlenceli insanlar. Çocukları filan aslında hep konuyu buraya getirmek için anlattım; hepimizin, tatil yörelerinden kafamızda oluşan, abi bu gavurun çocuğu düşünce, ağlamadan kendisi kalkıyor, olgusu nasıl oluyor, nasıl oluyor da "yabancılar" bu kadar kendilerine güvenli büyüyor? Sofrada bir adet 2 yaşında bir adet 4 yaşında velet var, ama uzanıp kara biberlerini kendileri alıyor mesela. Karabiber de öyle tuzluktan dökülen cinsten değil, öğütücülü olanlardan. Ben kullanmayı 21 yaşında filan öğrenmişimdir mesela. Jack usta doydu mu? Ben doydum diyor efendi gibi. Biriside bensem, böyle elleri kıçında oturmuyor masada, yemeğini kendi yiyor, tabağını kendi kaldırıyor. Anasının karnından böyle çıkmıyor tabi. Bir birey olduğunu daha 2 yaşında öğreniyor. 

"Onlarda da aile bağları iyi değil ama..." 4 yaşındaki Jack 2 yaşındaki Ellie'yi deli gibi koruyor. Eve gelen misafirle önce kendisi muhattap oluyor mesela, geçer not verirse Ellie'ye oynamasına izin veriyor. Kavga ediyorlar mı diye soruyorum? Ellie Jack'e bazen vuruyor ama biz Jack'e Ellie'nin kendisinden küçük olduğunu, karşılık vermemesi gerektiğini öğrettik diyor annesi. Sonra neden kadına, güçsüze, yaşlıya, kendisini koruyamayacak sokak hayvanlarına şiddet Türkiye'de çok da, İsveç'te yok?

Aile sosyal bir yapı olunca, sosyal tespit yapmadan bitiremedik tabi yine yaızıyı, Ama bu sefer amacım buydu zaten. Toplum dediğin şeyin ailelerden oluştuğunu ilkokul 3'te filan öğretiyorlar. Türkiye'de bir şey düzelecekse eğer, başlangıç noktasını aramaya çok da gerek yok. 

1 yorum: