14 Ekim 2015 Çarşamba

Geyik muhabbeti -2-

En son yine Baku'deyken yazmak gelmis aklima. yilin basi. Neredeyse 1 yil olmus. Ayda yilda bir yaziyorum iste.

Simdi "inanin vaktim yok" desem inanirsiniz. Ama yemeyin böyle numaralari. Suraya yazi yazmak, öncesi sonrasi toplasan 15 20 dakika surer. O yuzden vakitle ilgili bir sikintimiz yok.

Sagda solda seyahatla ilgili bloglar göruyorum, okuyorum. Lan o kadar geziyorum söyle adam akilli, dise dokunur bir sey yazmiyorum, yazamiyorum diye icerlenirken buldum kendimi burada. Dedim "oglum ezdirmeyin lan kendinizi, lan canavar gibi blogunuz var lan" Git yaz iste, elini kolunu baglayan mi var? Yok. Ama gezilerden anlatacak cok sey yok elimde. Iste, otel - havaalani - sistemler - oteler - havaalani - server - musteri. Sikilirsiniz. Bu "i" ile yazilacak kelime degil sikilirsiniz. Kusura bakmayin, gecenin 02:23 u, ayarladan turkce klavye ekle, bilgisayari yeniden baslat, blogu ac... olacak is degil.

Simdi yazarken farkettim, hep kendimle ya da sizinle konusur gibi yaziyorum buraya yazdiklarimi. Uc assagi bes yukari ayni kalipta cumleler. Bunun edebi bir karsiligi var mi bilmiyorum ama sadece bu sekilde yazmayi biliyorum. Aslinda yaptigim is yazmak degil. Burada oturmus kendi kendime konusuyorum, bir yandan da parmaklarim gereken tuslara basiyor. Baska turlu yazi nasil yazilir bilmedigimden oluyor.

Ne anlatmaya gelmistim buraya? Hah... gezi, seyahat yazilari... Blogu acarken ki amacim Malmö'deki hayatimi anlatmakti. Baktim Malmö'de hayatin öyle cok anlatilacak yani yok -Burada parantez acmak istiyorum. Bu demek degil ki Malmö'de hayat sikici (sikilmak fiili, Turkce olmayan klavyede bir kez daha karsimizda- ben cok seviyorum Malmö'deki duzeni. Bana uyuyor inanilmaz bir sekilde. Anlatilacak bir yani yok derken ki kastim, surekli ilginc bir sey olmuyor Malmö'de. 1000 yildir ayni duzen. Ben tasindiktan sonra da inanilmaz bir degisim olmadi. Ilk zamanlar ki yazilarimi okuyun isterseniz, 3 assagi 5 yukari ayni su an ki haysat.

Sonra dedim, gitttigim yerler hakkinda göruslerimi yazayim. Fikir olarak yani. O an parlak bir fikirmis gibi geldi. Ama ne yazayim yani? Bilmiyorum. Geziyorum, göruyorum. Resim filan cekiyorum ama nasil anlatayim? Bilmiyorum. Bilsem anlatirim, bu kadar tiri viriya gerek yok.

Baktim son yazdigimi Baku'de yazmisim. Su an yine Baku'deyim. Olmayacak saate ucak koymuslar onu bekliyorum. Maksat vakit gecsin.

Fikirlere acigim. Sununla ilgili yaz deyin, denerim. Denemeyeni kovalsinlar.

12 Ocak 2015 Pazartesi

2k15

Son yazdığımızı "2014'te bir tane daha yazmayı düşünüyorum ama yalan olur büyük ihtimalle" diye bitirmişiz. Ki takvimler yalan olduğunu doğruluyor.

Bugün size güzide kardeş ülke Azerbaycan'ın, güzide kenti Bakü'nün, güzide yeni dış hatlar terminalinden sesleniyorum. Canım Türkiye'min canım hava yolları, canım Türk Hava Yolları valizimi getiremediği için yapmam gereken hiçbir şeyi yapamıyorum. Fırsat bu fırsat bir şeyler yazalım. Hem can sıkıntısı gider biraz hem de 2015'in planlamasını yaparız.
Sonuçta yeni yıl dediğin şeyin hiç bir anlamı yok aslında. Teknik olarak herhangi bir gün batımı, gün doğumundan farklı değil 31 Aralık - 1 Ocak arası. İnsanoğlunun karar verdiği bir dönüm noktası. Şimdi üşenmesek vikipedi filan baksak, kesin Roma civarlarında bir ağabeyimizin doğum günüdür. Hal böyle olunca çok ekstra bir şeyler beklememek lazım. Yine de tüm doğudan batıya tüm dünyada ortak bir heyecan yılın başlangıcı denilen şey, bir parça katılsak ucundan zararı olmaz.
Sağlık, mutluluk, dünya barışı filan, bizim elimizde çok olmayan (mutluluk kısmına ucundan değiniriz aşağıda) standart donanım dilekleri geçersek, ki umarım herkes dilediğinden fazlasını bulur, daha çok ben ne istiyorum kısmına geçelim.

İlk aklıma gelen ev, araba. Bu sene çok geç olmadan kendi evime taşınıp, sürmesi zevkli bir araba sahibi olmak istiyorum. Kira vermek çok saçma geliyor. Hoş Malmö'de evi alsanız bile yine bir miktar belediyeye kira veriyorsunuz. Apartman aidatı gibi biraz. Apartmanın ne kadar kredi borcu olduğu ile ilgili bir mevzu. Karışık konular, teğet geçelim. Bir de kendi evi olmayınca insan istediği gibi değiştiremiyor evi. Bir de eşyalı tuttuk biraz mecburiyetten biraz üşengeçlikten... Anlayacağınız kafama göre bir eve taşınıp kafama göre eşyalar almak istiyorum. Bence makul istek. Üst sıralardan girer listeye. Araba... araba mevzusu biraz lüks tabi. Sonuçta toplu taşım başarılı Malmö'de. Üstüne bir de küçük yer. Bisikletiydi, yürümesiydi kolay. Arabanın en büyük nimeti lojistik. Özellikle buz gibi günlerde büyük nimet. Üstüne bir de araba sürmeyi seviyorum. Düşününce arada kiralamak da çok kötü bir opsiyon değil bu şartlarda. Bakacağız. Önce ev. Garip. Şu cümleyi yazarken güldüm baya. Bugüne kadar 'Önce araba hacı' diye gezinen ben, resmen önce ev diye yazdım buraya. Kayıt altında. Çok garip insanlar bazen böyle çok radikal değişirlerken bazı konularda en ufak bir ilerleme gerileme yaşamıyorlar. Psikologlar bunu açıklasın.

Bu sene daha çok seyahat etmek istiyorum. Şaşırdın değil mi okuyucu? Şimdi bu blogu okuyan standart bir insansın ve büyük ihtimalle beni tanıyorsun. Büyük ihtimalle daha ne seyahati birader? diye sordun. Hah, açıklayayım iki gözüm. Gavurun 'leisure' dediği seyahatlerden bol bol istiyorum.
Yoksa sabah 6 da inip, 8 de işe başladığım seyahatin izzet-i ikramını... Hırvatistan, İspanya ve Balkanlar. Bu seneki gezip görmek istediğim biraz tembellik yapıp biraz turistlik dolanmak istediğim yerler bunlar. Çok uçuk bir istek değil. üst sıralardan yer bulur kendine.

İstemenin, dilemenin sonu yok. Ki dilek istek dediğin şeyin akla mantığa yatar bir şey olması da gerekmiyor. Hatta uçuk olanı makbul. De şimdi "2015'te bir tane Ferarri, Monaco'da bir villa ve 20 yaşında süper model sevgili diliyorum" diyerek 2015'i de zor durumda bırakmaya gerek yok. Elbette 2015'te de bir şeyler kötü gidecektir. Maksat bu seneyi de artıda bitirelim. Kalpler kırılmasın.

Hepinize mutlu yıllar diliyorum. Ne dilediyseniz, Ferrari dahil, gerçek olsun. 2015 biraz da sizin, bizim için yorulsun.